5 Nisan 2010 Pazartesi

otuz altı

Narince'de ses yok bu ara. Pişirdiğim yemeklerin tadı yok, fırınla yakınlık kurmuyoruz bile. İstek üzerine her zaman gözü kapalı tutturduğum kurabiyelerden yaptım, bir halta benzemedi.Tatsızım, huysuzum.

Hava kasvetli, ne yeni bir tarif deneme arzusu var içimde, ne de fotoğraf çekme. Bahara kadar sürmez bu karanlık herhal.

Bu arada canım kardeşimin organize ettiği küçük bir aile kutlamasıyla yeni yaşıma girdim. Saçlarım arasında her gün çoğalan beyazları kapatma derdim yok, seviyorum kendilerini. Boyamamakta ısrar ettiğim saçlarımla, iki aylık arkadaşlarım diş tellerimle ,

-ki; Umut'un arkadaşı Erdem beni daha genç gösterdiğini söylüyor bu tellerin:
-Genç kız gibi oluyosun bööle Necla teyze.-

hala at-a-madığım patavatsızlığımla, şu dünyada yalnızca ailem için çok değerli, elzem oluşumun, başka çocuklar için değil; kendi çocuklarımın düşmeyen ateşi için uykumun kaçıyor oluşunun ağırlığı ile, bugüne değin yapamadıklarım, yapabilmeyi hayal ettiklerimle, süslü püslü AVM lere, uçuk kaçık yılbaşı önerileri veren tuhaf televizyon programlarına olan gıcığımla, bırakın sevdiklerine yılbaşı hediyesi almayı, ailesini ısıtmak için belediyelerden kömür dilenen babanın utancıyla, sabahleyin bakkala girip iki yumurta, bir buçuk liralık da sucuk isteyen kenar mahalle çocuğunun masumiyetine olan inancımla gün geçiriyorum, öylesine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder