Ye, iç, gez, toz bir de üste para kazan! Oh ne güzel!
Televizyon gezginlerini izledikçe eminim pek çoğunuzun ağzından dökülüyordur benzer cümleler. Mehmet Yaşin şehir şehir dolaşıp nefis yemeklerin, kebapların, pidelerin tadına bakarken , Vedat Milor esnaf lokantalarında ambiansa bir, lezzete dört yıldız verirken sizler de yutkunmuyor musunuz? Gerçi beni bilmem hangi beş yıldızlı otelin, dünyanın bilmem hangi köşesinden gelmiş aşçısının hazırladığı gastronomik tabaklar değil, sıradan küçük lokantaların lezzeti daha çok çekiyor.
Anthony Bourdain, yaşlı gezegenimizin herhangi bir yerinde huşu içinde yemek yerken, kokuları siz de almak istemiyor musunuz? Ben de rezervasyonsuz gezineyim, param da cebimde kalsın diye iç geçirmez misiniz? Sürekli yemeğin içinde yaşayan, yine de formda kalmayı başarabilen yakışıklı aşçımız pek çoklarını kızdırsa da izlenesi bir program hazırlıyor.
Andrew Zimmern, farklı lezzetler peşinde gezerken içimizin kalkması umulan yemeklere istedikleri tepkiyi vermiyorum çoğunlukla. Çünkü ben de en az kendisi kadar seviyorum kuzu ciğerini, beyin, işkembe, bilimum sakatatı. Lakin Meksika'da armadillo eti ya da küçük böcekleri canlı canlı yerken aynı hisleri taşımıyorum. Ama diyorum Bourdain geldi İstanbul'a, Zimmern de gelse, kokoreç yese, beyin haşlama yese, ciğer kebabımızın tadına baksa, unutabilir mi bir daha?
Şimdi bu sözün üstüne bizden bir tarif eklemeliydi ya haftalardır sırasını bekleyen bir hamur işi var bugün. Bir İtalyan şefe, GinaDe Palma' ya ait bir tarif. Tabii benim dokunuşlarımla. Tarife göre bir kek; bana kalırsa daha çok kuru meyveli, tatlı çörek demeli buna. Şef üç tur bindiriyordu tarifte, ben tur bindirmek yerine hamuru altı eş parçaya bölüp yağladım. Sebebinin bu olduğunu sanmamakla birlikte, hamuru çok güzel, ama hacminden dolayı hamur kalma ihtimali yüksek bu çöreği ben pek sevmedim. Hamur tek başına poğaça yapılmaya müsait, güzel bir hamur yalnız çok dolandığından, düşük ısıda usul usul pişirmek gerekiyor, bu da kurumaya sebep olabilir. Benimki güzel pişti, daha küçük çörekçikler halinde pişirilse daha güzel olabilirdi diye düşünüyorum. İşte tarif:
Hamur İçin:
- 4,5 su bardağı un
- 1 yumurta
- 5 yemek kaşığı yoğurt
- Bir su bardağı ılık su
- Bir çay kaşığı tuz
- 2 yemek kaşığı toz şeker
- Bir paket instant maya
Kat vermek İçin
- 80 gr tereyağ
İçine:
- Kuru üzüm
- Fındık
- Ceviz
- Badem
- Tarçın
- Karanfil
- Portakal kabuğu rendesi
- Kuru kayısı
Hazırlama:
Malzemelerin hepsini yoğurup, yumuşak özlü bir hamur elde edin. Hamuru ılık bir yerde mayalandırdıktan sonra altı eş parçaya bölün. Oda ısısındaki tereyağını da altı eş parçaya bölüp, açtığınız bezelerin herbirini yağlayıp, üst üste koyun. Hepsini birden yine yağlayarak, katlayın ve yağların donması için on beş dakika buzdolabına kaldırın.
Bu arada bulduğunuz ve sevdiğiniz her kuru meyveyi yıkayıp, hatta önceden çıkarıp ılık suda biraz yumuşamalarını sağladıktan sonra, doğrayın. Buzdolabından çıkardığınız hamuru hafif unlu zeminde dikdörtgen şeklinde açın. Kurumeyveli harcı, hamurun her yerine eşit bir şekilde yayın. Sonra bir ucundan başlayarak rulo şeklinde, bu ruloyu da gül böreği gibi sarın. Yağlı kağıt ile kapladığınız kelepçeli kalıba hamuru yerleştirin, tekrar mayalanıp kabarana kadar ılık bir yerde bekletin. Hamur tekrar kabarınca, üzerine yumurta sarısı sürün, susam serpip 170 derece fırında pişirin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder