-Bizim oğlan çok zekidir. Çok güzel obua çalar.
- Ne bua?
-Obua.
-Hımm...
-Çok da iyi koşar. Öğretmeni bi karar ver diyo. Obua virtüözü mü olacaksın, olimpiyat şampiyonu mu?
-Sonunda karar verdi.
-Ne yaptı?
- İkisini de. Obua çalarak koşuyo!
Çocuklarımız mükemmel olsun istedik. Her şeyi en iyi yapsın, en önde olsun. Kimselerin çocuğu yetişemesin ona. Her sınavdan tam puan alsın, bütün yarışlarda birinci gelsin. Tuttuk elinden o kursa, bu kursa götürdük. Tiyatroya, resime, hatta müziğe yeteneği var kabul ettik. Öyle ya o bizim çocuğumuzdu.
Dershane koridorlarında elinden tuttuğu ve ders çalışmıyor diye şikayet ettiği ikinci sınıfa giden yavrusunu öven anneler gördük. Ben saymayayım daha fazla. Sizin de örneğiniz pek çoktur eminim.
Aklı oyunda çocuğu masa başına oturttuk zorla. Zaten hepsi onun geleceği için. Büyüyüp yetişkin olduğunda saygın bir mesleği olsun, hatırı sayılır bir geliri. Sadece onun içindi isteklerimiz.
Yine de sayımızın daha çok olduğuna inandığım anne babalar da var. Pazar sabahı dershaneye giden, bir günü bile boş geçmeyen evlatları için üzülen, sıkmamaya gayret göstererek, bunun Türkiye'de yaşamanın bir gereği olduğunu -artık ne kadar anlarsa- anlatan, vaziyeti kendine dert edinmiş anne babalar.
Biz de bu yıl sınav telaşesi yaşayanlar kervanına katıldık. Küçük oğlumuz büyüdü de altıncı sınıfa gidiyor. Haziran'da bizi bekleyen SBS var. Haftalar hızla geçiyor. Dershane, okul arasında mekik dokuyor, bir kızgın, bir sakin hazırlanıyoruz yaklaşan sınava. Anne babalarımız bizleri sınav günleri kapılarda beklerken hiç de anlamaya çalışmamıştık onları. Şimdi düşünüyorum ancak. O gün nasıl bekleyeceğim, o sınavdan çıkana kadar zaman nasıl akacak bilmiyorum. Geçtiğimiz günlerde sınav başvurumuzu yaptık. Başvuru yaparken yaşadığım küçük heyecan eminim o gün daha da artacak.
Yarın da dershanede bir deneme sınavı var, heyecan yok. Nasıl olsa sınava kadar kimbilir kaç tane daha var. Ben de küçük prensime sevdiği yemekleri yapıyorum. Pazı sarmasını çok sever, tabii ben de. Ne yalan söyleyeyim yaprak sarmasından daha çok seviyorum hatta. Pazı sarmak için çoğunlukla nazlansam da bu sefer pek nazlanmadım.
İçini daha önce anlatmıştım. Pazıları da iyice yıkayıp, kaynar suya batırıp çıkarıyorum. Zaten ne canı var. Fazla tutarsanız oracıkta pişiverir. Sonra ortasındaki sert damarları alıp tek tek sarıyorum. Tencere dizince de üzerini geçmeyecek kadar su verip, bir tabakla üzerini kapatıyor, çok kısık ateşte pişiriyorum. Yine biraz dinlendikten sonra isterseniz yanında yoğurtla yemeye hazırdır pazı sarmalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder