Fast Food kültüründe başı çekse, diyetisyenler kızartmasını yılda bir kez ya yiyin ya yemeyin dese de hayranım ben ona. Oturtmasını,salatasını, çorbasını, kavurmasını, dolmasını yapıyor, hamur işlerinde özellikle börekte ve çörekte iç olarak kullanıyor , fırın yemeklerine, püresiyle ete ve tavuğa arkadaş ediyoruz . Köfte ve patates ikilisi her çocuğun favori yemeği. Kumpiri evde de yapıyor, çeşit çeşit malzemeyle arttırıyoruz lezzetini. Tazecik , ince kabuklu altın sarısını pazarlarda görünce gözüm kalıyor, hangisini alsam, hangisini? Salatası çeşit çeşit malzemeyle, farklı soslarla, yoğurtlu, mayonezli, bezelyeli, turşulu, üç katlı, beş katlı, bilmem kaç şekilde yapılsa da üstte gördüğünüz haliyle sevgilimdir. Yeşil soğan, maydonoz, dereotu, rendelenmiş havuç, sivri biber, kırmızı lahana, biraz ince doğranmış marulun eşlik ettiği haşlanmış ve doğranmış patateslere, zeytinyağı, bolca limon, tuz ve rengini karartmayacak kadar karabiber ekleyip bir güzel karıştırdınız mı tamamdır patates salatanız.
Ya anılardaki patates keyfimiz? Anneciğim her yıl salça kaynatırdı koca koca kazanlarda, yine aynı kazanlarda kavanozlara pay ettiği fasulye konservelerini . Bahçeye yaktığı ateşte işi bitip de ateş köze dönüştüğünde evden getirdiğimiz küçük patatesleri gömerdik. Kısa bir bekleyişten sonra közlerin arasından çekip çıkardığımız patatesleri, çoğunlukla kabuklarını soymadan, tuzlayıp yerdik; ellerimiz ve bütün suratımız kara, kapkara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder