6 Nisan 2010 Salı

Hep Şikayet, Hep Şikayet


Süleyman Efendi dünyada hiçbir şeyden çekmemişse nasırdan çektiği kadar, şu tam gün okul uygulamasından çektiğim kadar başka hiçbir şeyden çekmedim ben de. Günümün üç yerinden bölünmesinden, başladığım hiçbir işi bitirememekten, okul yolunda gide gele yorulmaktan, geç yatıp erken uyanmaktan, her sabah saat sesiyle uyanmaktan, saati susturup tekrar uyumaktan, her zaman uykusuz ve bitkin dolaşmaktan, koşturmacanın ancak akşamın sonlarına doğru bitmesinden, sırtımdan eksik olmayan keskin ağrıdan, öksürükten, bal zencefil karışımı yemekten, pekmezini içtin mi sorusundan, meyve ye uyarılarından şikayetçiyim.

Şikayetlerim dizi dizi sıralanıyor, ben her gün çorba pişirmeyi ihmal etmiyorum. Çorbalar bazen uyduruk oluyor, bazen televizyonda gördüğüm bir çorbayı aklıma takıyor, akşama pişiriyorum, doyurucu olsun da yemekte kolaya kaçabileyim diye etli, bakliyat zengini çorbalar yapıyorum. Ankara soğuyor, ben çorba yapıyorum.


Yeşil mercimeği düdüklüde üzerini dört parmak kadar geçecek suyla yarım saat pişiriyorum. Başka bir tencerede soğanları kavuruyor, salçasını ekleyip, suyunu katıyorum. Her daim dondurucuda bulunan tavuk suyundan bir topak ekleyip kaynamasını bekliyorum. Kaynayınca yazdan hazır erişteleri ve mercimekleri katıyor, orta ateşte bırakıyorum. Tuzunu karabiberini ayarlıyor, kaynadıkça koyulaşan kıvamını bulan çorbama indirmeye yakın kuru nane katıyorum. Erişteler tamamen yumuşayıp piştiğinde çorbam da hazır oluyor. Sonrası, sıcak sıcak kaşıklamak. Ha bu çorbaya kimyon da katılabilir, ama ben pek hoşlanmıyorum o zaman. Dileyen ekleyebilir.

Afiyetle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder