6 Nisan 2010 Salı

MİM...İSTANBUL'DAN NELER GİTSİN - NELER GELSİN ????



Çok sevgili GEVEZE KALEMİN KIYMETLİ ANNESİni mimlediği ve
YAŞAMIN KIYISINDA da beni MİMlediği İstanbul'dan neler gitsin, neler gelsin adlı konuya seve seve ev sahiipliği yapıyorum. (naçizane)
Mimleri sevmediğimi bilirsiniz,yok çantanda ne var-buzdolabında ne varlar bana göre değiller, bağışlayın bu yüzden beni. Zaten ne olabilirki dolaptan tavşan, çantamdan da pırasa çıkmaz :))...AYRICA NUR cuğum KADINLAR NE İSTER MİM'ide sırada bekleyenlerden :(((

AMAAAA:::::: BU MİM :
Benim gibi bir boğaz çocuğu ve ailesinde 65 yıllık Boğaz yaşantısı olan biri için gayet ayrıntılı bir konu olacak hiç şüphesiz. SEVGİLİ YAŞAMIN KIYISINDA enfes özetlemiş bu konuyu.. Mutlaka okuyunuz.

BENDE Kendi gözümle dillendireyim size.......
HAYDİ BUYRUN.. !!!!!!!!!!!!!!!!!

Bir şehrin kimliğini belirleyen, bence sade ve sadece O ŞEHRE DEĞER VERENLERDİR.Kendi olumlu kimliklerini, şehre yansıtabilen veya şehrin yansımalarını üzerlerinde taşıyanlardır.
Çok küçüğüm, 5 yaş civarı sanırım . Annem- babam biz 2 kardeşi, elimizden tuttuğu gibi haftsonları Gülhane Parkı'na götürürlerdi. http://www.panoramikistanbul.com/ Çok iyi hatırlarım şık giyimli hanımları, fötr şapkalı beyleri (babam da dahil) Kılık kıyafete çok önem verildi o yıllarda . Bayram ziyaretleri gibiydi geziler .
Yüksek sesle konuşulmaz, arsızlık yapılmasına müsade edilmezdi bizim dönemlerimizde.
Hemen annemin kaşları devreye girer, bizler annelerimizin kaşlarının aşağıdamı- yoksa yukarıdamı hareketleriyle organize olurduk :)))) !!!!
Gülhane hayvanat bahçesindeki tur tamamlanınca, OLİMPOS GAZOZlarımız :) alınır, oradan Beyoğluna geçilirdi. Mutlaka inci'de profiterollerimizi yer, eve dönüşte ise meşhuurrr İSTANBUL ÇİKOLATALARI alınırdı. Hey gidi günler :(((
( Bir başka yazıda daha farklı ayrıntılar anlatacağım sizlere.)


TARİHİ KALENDER VAPURU


Eminönünden dönüşler mutlaka güzel boğazımın NAZLI GELİNLERİ , Kalender, ve 64 vapurlarıyla yapılırdı. Birinci sınıf alınan mevkiide gider,amcaların birbirlerine ''siz buyrun efendim,rica ederim siz lutfediniz sözlerine şahitlik eder, şapkalarını usulca başlarından çıkarıp birbirlerine teşekkür edişlerine hayranlıkla bakardık. Doğaldı bunlar.. ÇOK DOĞALDI OZAMANLAR. Vapurlar bazen iskeleden öyle rötarla kalkardıki sıkılmak şöyle dursun eğlencenin tam ortasında olurdunuz o an..
Malumunuz efendim ben Beylerbeyliyim. Beylerbeyinde okadar çok paşazade, beyzade, soyları saraylara dayanan insanlar olurduki, bir karşılaştılarmı istanbullunun en afilli sohbetleri başlar,uzadımı uzardı. kaptan düdük çalmaktan bir hal olur, geç kalanlar söylenmekten bitap düşerdi kaptana :))))
Sonra çengelköye gelince yine aynı fasıl,malum oralar bağ-bahçe-bostan. tüm meyve sebze yükleninceye kadar,küfesi, sandığı taşınıncaya kadar vapura, bir hayli zaman geçerdi veee.. yine rötarr ... yine rötar.... :))))
Kuzguncuk ise kalabalık Musevi ailelerin oturduğu bir semt. Anası babası, çoluğu cocuğu, kardeşi, komşusu derken arkası gelmek bilmiyor, öyle bir hücüm ediyolarki vapura , al sana bir rötar daha... :)))
Böyleydi vapur sefaları ,maceraları biz çocukken......
AHHHHHHH........ HEPSİ GERİ GELSİN !!!!!!!!! :((((( HEPSİİİİ..


YOĞURTÇU
Kulakları sağır eden çıngır çıngır bir ses yankılanırdı sokaklarımızda. Koca bir çan ziliyle yoğurtçu geçer, arzı-endam sesiyle YOĞIIIRRRTTTÇİİİİİİİ diye seslenirdi :))
Diyarbakırlıydı da kendisi :)))) Camlar birer birer açılır, hanımlar işlerini yarım bırakıp, ellerinde taslarla ,tencerelerle yoğurt almaya kapı önlerine inerlerdi. Yoğurtçu amca kalın değneklerden 2 omuz başına oturttuğu kalın ağaç sopasını aşağı sarkıtıp ,yoğurt kazanlarını yere bırakırdı..Kapağı açtığında üzeri kapkalın kaymak tutmuş, taş gibi yoğurt, nazlana nazlana kaselerimize teşrif eder, öğünlerimizi şenlendirirdi. Şimdiki gibi tadı madı olmayan,katkı dolu gevşek ve sulu yoğurtlar ise sonsuza kadar GİTSİN diyorum hepimiz adına !!!!!!!!!! Diyarbakırlı yoğurtçu amcamız GÜLE OYNAYA GERİ GELSİN !!!!! :(((((
ZERZEVATÇI
Nasılda güzel olur du bahçeleriyle ,bostanlarıyla meşhur boğazımın sebzeleri-meyveleri bilemezsiniz. Kıvırcık salatalar en permalısından daha kıvırcık :) meyveler boğazınızı yakacak kadar bal-şeker- sebzeler en doğal halleriyle miss gibi kendi parfümleriyle kapımıza kadar gelirlerdi..
Yine sokaklarda sevgili arkadaşımız Karakaçan'ın sesleri, bazende nal sesleriyle, arabaları çeken şahane atlar olurdu. Anlardık ki zerzevatçı gelmiş. Gerçekten en sevdiğim anlardı. Bu Türklere has renklerdi çünkü .
( Bu bloğun temelleri taaaaaaa o yıllardan atılmış demekki arkadaşlar.... :))))))))
Bostanlardan henüz koparılmış tüm mevsim meyve ve sebzeleri, daha inanın üzerlerinde buğusu, gövdelerinde yapraklarıyla mutfaklarımıza girmek için birbirleriyle yarış ederlerdi. Tablo gibiydi her şey , doyumsuz bir tabloydu hemde...
KEŞKE BAŞKONUĞUMUZ OLARAK YİNE BUYUR ETSEM ,KEŞKE GERİ GELSELER ,O DOĞALLIĞA YENİDEN DÖNDÜRÜVERSELER.. :((((((
VE tüm genleri değişmiş tohumlar yok olup, şekli şemali bu eski dostlara benzemeyen tüm tarım ürünleri GİTSE !!!!!!! HEMENN GİTSE .. BİR DAHADA GERİ DÖNMESE.....

MACUNCU
Az daha büyüyünce ilk okul yılları başlıyor ,arnavut kaldırımlı boğaz yollarında , siyah önlüklerimiz beyaz dantel el örgüsü yakalarımız,bembeyaz kelebek kurdelalı saçlarımızla mücadele yılları başlayıveriyordu denize sıfır boğaz manzaralı okullarımızda. Her okul çıkışında miss gibi rengarenk macunlarımızı tahta çubuklara saran amcamız, leblebi şekeri aldığımız, pamuk helvalar sardırdığımız,kağıt helvalara dondurmalar koydurduğumuz , elma şekerlerine doyamadığımız lezzet duraklarımız vardı bizim.
Oysa şimdi okul önlerinde, esrar ve hap satan abiler, amcalar , !!! bütün renkli masum hayallerimizi yıkmakla, gencecik türk evlatlarının hayatına kastetmekle var güçleriyle direnmekte :(((((((

ELBETTEKİ BU HAİNLİKLERİN HEPSİİ GİTSİN.............. :((((
ESKİ GÜNLERİMİZ İSE SEVE SEVE, KOŞA KOŞA GERİ GELSİN !!!!!!!!!!!!!!!


1971 İLK KÖPRÜ İNŞAATI
Okul yıllarında, şimdi boğaz köprüsüne ilk çıkış olan NAKKAŞTEPEde ne papatyalar toplar ,saçlarıma taçlar yapar, ah ne gelincikler toplayıp içimizi serinleten şuruplarını içerdik.... Sümbüller, katır tırnakları topraktan fışkırırcasına başlarını uzatır,çimenlerde halı misali uzanır, güneşe teslim olurduk...10 yaşlarımdaydım, babam elimden tuttu ve o yıllarda başlayan köprü inşaatının ilk tabyasının denizden gelişini benimle beraber BEYLERBEYİ SAHİLİNden seyretti. Tüm kıyılar gazeteci ve insanlarla dolmuştu.Köprünün kuleleri bitmiş, çelik halatları gerilmiş, artık ilk tabya deniz yoluyla getirilmekteydi.

''Bak kızım bunun üzerinden yürüyüp, arabamızla geçeceğiz '' demişti babacığım.Yüzüne baktığımda masmavi o iri gözleri güneşten daha çok parlıyordu. ''demek havada yürüyebileceğim '' dediğimde ise O şahane davudi sesiyle kocaaaaamaaaaaannn bir kahkaha atıp, yanağıma konuvermişti :))))
AHHHHH... O TEPELER, BOŞ TEPELER YİNE ÇİÇEKLERLE, ÇAYIRLA , ÇİMENLE DOLSA, KELEBEKLER UÇUP YANAKLARIMA KONSA.....AHH KEŞKE GERİ GELSELER...........
Gelselerde, Çarpık çurpuk evler gitse, rant peşinde koşan hükümetlerce istilarla sonsuza kadar geri GİTSE !!!!!!!!!!!!!!!! :(((((

BEBEK AŞİYAN
Bahar gelir, Yaz gelir .... baharlar erguvan ,mimozalar leylak olur, Yazlar ise gül olur,ortanca , hanımeli olur, boğaza binbir endam katarlardı. Sandallarımızı denize indirir,ailecek mehtap gezilerimize başlardık,konu komşu-dost-akraba..

Kocaman bir motordu babamın ''nunu''su :))) Annemin çok sevdiği ZEKİ MÜREN'i, Gönül yazar'ı, Muazzez Abacıyı dinlemek için Beylerbeyinden motorumuzla şık şıkıdık biner, karşı komşu BEBEK AŞİYAN GAZİNOSU'na giderdik. Malum meşhuuuuuurr HANIMLAR MATİNESİ olurdu.Masalarda evden sarılan dolmalar-börekler- sahnelerde billur sesli HAKİKATLİ SANATÇILAR olurdu.Tertemiz türkçeleriyle, saygı ve sevgiyle söze başlar kulaklarımızın pasını silmek için saatlerce bülbül gibi şakırlardı.
BEN EN ÇOK ZEKİ MÜREN VE EMEL SAYINı severdim.


BEBEK GAZİNOSU
Gönül yazar ise bebek gazinosunun müdavimiydi...bazen yine mehtap gezilerine çıktığımızda, yakamozlar dans ederken,ay ışığı boğaz sularıyla raksederken biz baba-kız gönül yazarı dinler, uzak vokalistler olarak eşlik ederdik.
Şimdiki gibi yer altlarında batakhaneler olmaz,barlarda şarkılar söylenmezdi o yıllarda.
Ailecek gazino kültürü edinmiş, bu şahane seslere ve yıllara keyifle ,şahitlik etmiştik. Çok kıymetli ses sanatçılarımızı , ellerinin tersiyle geri itip, anlamadığım garip şiveleriyle,kötü türkçeleriyle, çığıran,avaz avaz nara atan ve hatta teknolojinin yardımıyla gırtlaklarından çıkamayan seslerle SANATÇI adı almış tüm KÖTÜ SESLER İSE, HEMEN GİTSİN..
Bülbül misali şakıyan , dinlemekten bımadığımız, her yaşadığımız olayda binbir anıları olan şarkılar ve şarkıcalarımız ise GERİİ GELSİN !!!! HİÇ GİTMESİN ..

1973 KÖPRÜNÜN İLK AÇILIŞ GÜNÜ
Tek kelimeyle her anını gün be gün,an be an yaşadığımız, bu 3 senenin sonunda, nihayet 2 harika olay birden olmuştu. Boğazın İNCİ GERDANLIĞI tüm haşmetiyle ortaya çıkıp, yıllar yılı taşıyacağı misafirlerini kucaklamaya hazırdı..İnanılmaz bir gündü.. Yürüyerek bir uçtan ,diğer uca geçmiş sanki bambaşka bir boyuta gelmiştik. Çocukluk işte, Evimizden her gün sayardım geçen araçları..Düşünün okadar azdıki araç sayısı o yıllarda. SENE 1973 :)) nede olsa !!!!!...
2. Unutulmazım ise babam gittiği Almanya seyehatinden dönmüş, gelirken ilk siyah beyaz TV 'mizide getirmişti... Artık annem için ZOR AKŞAMların başladığı zamanlardı :)))))) ( gelen giden- ikramlıklar vs vs vs :)))))))
BÜTÜN BOŞ YOLLAR, O KOCAMAN BOŞ TEPELER, TRAFİĞİ OLMAYAN CADDELER, KORNASIZ GÜNLER, EGZOZSUZ HAVALAR , HEPSİ HEPSİ GERİ GELSİN.... !!!!!!!!!!

ORTAKÖY
Her ne zaman sahilden baksam, karşı komşum ortaköyle selamlaşırdık. Her ne zaman ortaköye gitsek,doğduğum büyüdüğüm BEYLERBEYİyle ise öpüşürdük. Bazı komşular vardırki, hiç ayrılmazlar birbirlerinden, dünya döndükçe-alemler yaşadıkça varolurlar.....
BEYLERBEYİ VE ORTAKÖY de DÜNYA DÖNDÜKÇE AYRILMAYAN EN ESKİ KOMŞULAR olarak hep selamlasınlar bizleri HİÇ GİTMESİNLER !!!!!!!

BEYLERBEYİ CAMİİ (Babamı uğurladığım son yer )


Bir peri gelse,elinde binbir sihir dolu değneğiyle,tüm çirkinliklere dokunsa,
İstanbulda bu sabah bir çocuk doğsa,adı ''UMUT''olsa,geleceği hep o kanatlasa,
Melekler yeryüzüne uçsa,bu eşsiz şehrin göklerine resimler çizse,o resimlerden gülen yüzler seslense,
Yağmurlar sevgi olarak yağsa,yürekler hiç ağlamasa,
Hiç bir kötü göz, bu eşsiz şehre bakmasa, hoyrat eller artık daha fazla dokunmasa ,helede anılarımızı hiç kaldırmasa

HANİ BİZLERDE NASREDDİN HOCA TORUNLARIYIZ YA....
DÜŞÜNDÜMDE BİRDEN,

YA TUTARSA........................................(birdutmasalı)

----------------------------------------------------------------------------------------------
ZATEN GERİ GELSE..BABAM GERİ GELİRDİ :((((((((( !!!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder