6 Nisan 2010 Salı

Çıkınımda Getirdiklerim




Bayramda yakaladığımız birkaç günü fırsat bilip kendimizi Kızılcahamam'a attık. Soğuğa, akan burunlarımıza, Ayşesu'nun şiş bademciklerine, domuz gribine aldırmadan hem de. Hatta bir günümüzü de köyde geçirdik. Artık yalnızca üç beş hanenin yaşadığı köyümüzde, çocukluğumun oyun yeri artık taş yıkıntısından ibaret samanlıkların dibinde, harman yerinde oyunlar oynadı çocuklar, kan ter içinde.

Onlar terlerken, ben de hamurla oynaştım, odun ateşinin başında. Kafamı kaldırdığımda baba kız iki torba dolusu ayva ile karşımdaydılar. Ayvalar paylaşıldı, bana kalan beş altı kiloyla ne yapsam diye düşünmeye başladım hemen. Ayvalar orta yerde iken, yengemin eskiden çokça yaptğı reçeller geldi akıllara.

-Kabuklarını soy, rendele, bir gün şekere yatır, sonra da kaynat. Bir iki karanfil at unutmadan.
-Azıcık çekirdeğinden atayım mı?
-At at! Renk verir.



Ayvalarla ilk iş komposto yaptım, ferah ferah içiyoruz yemeklerin yanında, Ayşecik'in beslenme çantasına giriyor sabahları. Reçel mi? Paşa gönlüm bilir.

Yola çıkarken alınacaklar vardı aklımızda. Listenin başında tereyağı geliyordu. Her zaman alışveriş yaptığımız hanıma telefonla ulaştığımızda, ineklerinin yavrulayacağını, bu yüzden, hiç tereyağının olmadığını, ancak Şubat'ta olabileceğini söyledi. O zaman mandıraların yolu göründü bize de. Yazın on beş liradan aşağıya bulamadığımız tereyağını, kilosu onbir lira elli kuruştan alınca sevindik haliyle. Biraz süt bulabildik, dönüş akşamı, oğlan sütlü çorba diye tutturunca, birazını çorbaya kattım, birazını da yoğurt yaptım. Sütlü çorba için pirinci az suyla haşladım, süt ekleyip, biraz da un özeyip kaynamaya bıraktım. Tuzunu da ayarladınız mı, iş tamamdır, üzerine azıcık karabiber serpebilirsiniz. Alışkın olmayanların yadırgayacağı, ama bizim oraların insanının çok sevdiği bir çorbadır; sıcak da içilir, soğuk da.


Bir başka isteğim de köy unu bulmaktı. Uzun zamandır kafamı kurcalayan ekşi maya denemeleri için gerekliydi. Arman Kırım gibi ben de mumyaları çatlatacaktım. Lakin, tarlasını eken biçen yoktu köyde. Bir akıl verdi dayım:

-Falanca köyde değirmen var, orada bulursun un.

Dönüş akşama kalınca, mumya çatlatma hayallerim ertelenmiş oldu sözün kısası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder