5 Nisan 2010 Pazartesi

Hem Nazlı, Hem Hırçın





Nazlıydılar cilveli, aynı zamanda hırçındılar. Saklambaç oynadılar bizimle. Koca dünyanın dertlerini unutturdular birlikte olduğumuz saatlerde. Tek derdimiz en zorda, en dipte, yaprakların arasında saklanmış, dikenleriyle kendilerini koruyan bu güzelleri koparabilmekti.


Kollarım, ellerim çizikler içinde, dokumaları yer yer iplik atmış bir pantolonum var artık. Daha da fazlası koca koca iki kavanoz böğürtlen marmelatımız. Ayağımın tozuyla Bulgaristan'daki komşum Sevgi'den, hem de İstanbul komşum Meltem'den birer ödül almışım. E daha ne olsun. Yokluğumda ödül bütün blogları dolaştığından kimseye yollamıyorum, bende kalsın.


Çekirdekleri rahatsız ettiğinden, çocuklar yerken habire çekirdekleri çıkardığından reçel yapmadım. Böğürtlenleri önce biraz suyla kaynatın, sonra çekirdeklerin geçemeyeceği büyüklükte bir kevgirden süzün. Şimdi şekerini katıp reçel gibi pişirebilirsiniz. Kaynarken üzerinde toplanan beyaz köpükleri alın, limon suyunu da verip bir iki tıktan sonra ateşten alın.Kıvamını çok katı sevmediğimizden biraz akışkan ayarladım. Siz nasıl seviyorsanız öyle yapabilirsiniz.



Dondurucuya attıklarımla artıkım neler yaparım neler. Böğürtlenden bıktırmamaya çalışırım sizleri, söz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder