6 Nisan 2010 Salı

Mola



Betonların arasına sıkışmış küçük komşu bahçede uyukluyor miskin kediler. Bolca yemek yapıyor, boyaların arasına dalıyorum bazen. Renklerle oynuyoruz sonra, her bir adımda işler yumağının küçülüşüne seviniyoruz. Arada komşular uğruyor; soframıza katık getiren de var, çay getiren de. Yardıma ihtiyacımız olup olmadığını soran, hatta spatulayı kapıp işe girişen. Fırsat bulduğumda attığım birkaç tık sonrası , sanaldaki komşularımın kolay gelsin dilekleriyle gülümsüyor yüzüm.

Sıcak ve boya kokusu iştahları kesiyor. Yalnızca karpuz ve yoğurtlu hafif yemeklere pas veriyoruz. Akşamdan ıslatılmış kurufasülye, nohut ve aşurelik buğdayı düdüklüde bir güzel pişirdikten sonra, süzme yoğurt ve ev yoğurdu karışımıyla elde edilmiş ayranın içine katıyorum. Tuzla tatlandırıyor, nane ile ferahlatıyorum ayranlı çorbamızı, soğuk, hem de buz gibi olduğunda kaşıklıyoruz.

Sonra, yorgun avuçlarım ısınıyor Turuncu bir şiirde, Mercedes Sosa aydınlatıyor akşamı.

Ve saklıyoruz küçük Melisimizin sözlerini :


-Ben yarın hasta olacağım baba, sen işe gitme!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder